“İZ BIRAKANLAR”
Toplumcu Şair
Avukat. Muharrem Niyazi AKINCIOĞLU
“selamın geçiyor besbelli,
yeşerdi telgraf direkleri”
…..
Umut şairi M. Niyazi Akıncıoğlu 1919 yılı kasımında Kırklareli-Pınarhisar İlçesi-Kurudere Köyünde doğmuştur. Dr Tevfik, Bankacı Eflatun Cüneyt ve Öğretmen Zeynep adlı üç çocuğu vardır. 1943 yılı şiirlerinde mahlas olarak, “Eflatun Cüneyt” takma adını kullanmıştır.01 Şubat 1979 da vefat etmiştir. Kabri Kırklareli’ndedir.
E s e r l e r i:
1- Haykırışlar. Bursa 1938
2- Umut Şiirleri. 1985
1935-1940 yılları arasında yazdığı şiirleri “Haykırışlar” adlı kitabında toplayan şair o dönemin önemli yayın organlarından Yürüyüş, 0 Ses, Gün, Sokak, Pazar Postası, Yeryüzü, Dost vs. dergilerde ünlenmeye başlamıştır.
Kırklareli den yetişen bu ünlü şair 1950 yılında “komünisttir diye ihbar edilerek yargılanır ve iki yıl tutuklu kalır. Cezaevinden çıktıktan sonra avukatlığına devam eder.
*Kendisini tanıma fırsatım olmuştu. O avukat, ben fen memuru iken beraberce keşiflere gittiğimiz çok oldu. Ne yazık ki şiir sohbetleri yapmak için zaman bulamamıştım. Hiç boş zamanı yoktu. Ofisinin önünden geçerken görürdüm. Tahta bir sandalyesi vardı. Sandalyenin üzerine bağdaş kurarak oturur ve gözleri hep uzağa bakardı. O an ne düşünür onu bilemem. Yalnız bu pozisyonda görünce, üstat kim bilir hangi umudun peşinde derdim. Rahatsız etmeden küçük bir selamla geçerdim.
“Ekmek parası bu, Avukatlık ediyoruz işte” deyip sessiz bir yaşamı tercih eder.
1970 yıllarında yayına verdiği Yağmur Duası, Hasbihal, Hürriyet Kasidesi, Uzaktan Sevgilerle, Mev’ut Gün, Mutluca Şiir gibi çalışmalarıyla susmuş görülen şair, “yirmi dört saat şair” olduğunu bir defa daha kanıtlamıştır.
Şiirlerini inceleyince iki dönem ortaya çıkmaktadır.1939 yılına kadar o dönemin şairlerinin etkisinde kalmış ve hatta “Haykırışlar” adlı kitabını da ”gençliğimin samimi duygularıyla ördüğüm bu manzum demeti, hocam Orhan Şaik Gökyay’a ithaf ediyorum” der.
İkinci dönem kendisinin gerçeğe yöneldiği dönemdir. Zira “1940 Kuşağı” toplumcu, gerçekçi şiirleri belirerek öne çıkmaya başlamıştır. Divan şiirinin söyleyiş biçimini tesbitidir ki önem kazanmıştır. O dönem Abdülbaki Gölpınarlı’nın divan şiirini yerden yere vurduğu dönemdir ki AKINCIOĞLU bundan etkilenmez.
….
“Bir ezan vakti başladı gurbet,
bir ezan vakti bitti memleket
ve cümle esaret”…
Ünlenen şair hakkında Mehmet Kemal ve Asım Bezirci birlikte şöyle diyorlar:”M.Niyazi Akıncıoğlu, divan şiiri kelimeleri kullanarak kendine özgü bir şiir dili oluşturmaya çalışmıştır. Onun şiirlerinde birçok divan şiiri mazmun’u bulabilirsiniz. Niyazi’den sonra üne kavuşmuş birçok şair, bilerek bilmeyerek, onun geliştirdiği şiir dilinden yararlanmıştır” (Mehmet Kemal 17.2.1979)
“ Akıncıoğlu: Nazım Hikmet’ten sonra ama Enver Gökçe ve Ahmet Arif’ten önce halk şiirinden yararlanan İLK TOPLUMCU şairdir.Gelgelelim o bununla yetinmez, sırasında divan şiirinden de yararlanır,fakat ikisini de asla taklit e yeltenmez.. Hem divan, hem de halk geleneğinin kimi öğelerini beceriyle kullandığı ‘Edirne’ şiiri buna iyi bir örnektir.” (Asım Bezirci, Sanat Emeği 1979)
Akıncıoğlu gelecekten umutlu, asla karamsar olmayan ve insan sevgisiyle örer şiirlerini. Gönlünün derinliklerine çağırır doğayı ve insanı. Onun dizelerinde insan sevgisi-yurt sevgisi-yurduna tutkunluğu daha bir güzel anlatılmıştır.
……………………………………………………………………………
Av. Abdurrahman ALTUĞ mahkemede şöyle savunur : (bir bölüm)
“Müvekkilim şairdir. Ama memleket çapında isim yapmış, edebiyat antolojilerine geçmiş bir şairdir. Edirne hakkında yazdığı şiir, bu güne kadar Edirne için yazılan şiirlerin en güzelidir. Lise tahsilini yaptığı, Bursa için yazdığı şiirin ise asırlardan beri yazılan yüzlercesinin en güzeli olduğunu, ben değil edebiyat antolojileri yazıyor. Vatanını ancak üstün bir aşkla sevenlerin yazabileceği bu şiirleri, müvekkilim sade Edirne ve Bursa için değil, İstanbul ve Kırklareli için de yazmıştır”…
Ağır Ceza Mah. (Kırklareli h.Dos:1953/102)
……………………………………………………………………………………………………….
İkinci Dünya Savaşı’nın bıraktıkları acıyı şiirleştirirken barışı-kardeşliği-demokrasiyi ve özgürlüğü savunur. Mahkeme deki savunmasında, ırkçılığa ve turancı’lığa karşı duyduğu nefreti, nefretle anlatır.(S.D:131 sh.)
Son yıllarda yazdığı şiirler az olmasına rağmen en iyi ve de etkili şiirlerdir. Kim ne derse desin “aka kara demem” diyerek doğruları savunan, direten, çağdaş insanın hoşgörüsü yaşama isteğine hâkim bir şairdir.
“1940 Kuşağı” içinde en iyi imge-en iyi sözcük kullanıcı, şiirde bütünlük yakalayıcı, genelde serbest vezinle özel bir yeri olan şairi günümüze Enver Gökçe ile Ahmet Arif taşımış ve de tanıtmıştır. Ancak Ahmet Arif’inde Muharrem Niyazi’den etkilendiği yönler de vardır.
BURSA
Adını ilk defa
Yedi belâ Rasim’in hançerinde okudum.
Çocuktum.
Çatal geyik boynuzu kabzasında
İlk Bursalıyı tanıdım:
“Bıçakçı Remzi” yazıyordu.
Ve kıvrak, söğüt yaprağı çeliğinde
Bir yara izi gibi kazılmıştı: Bursa.
Bilek olursa
- diyordu delikanlılar -
Nankör değildir Bursa hançerleri.
Ha! demiye gör, dönmez geri.
Ülfetim böyle oldu, methini böyle duydum
Sonra büyüdüm,
Kartpostallarda resmimi gördüm:
Gök mavi,zemin yeşildi.
Bir başka resimde:
Beş kurnalı şadırvan,
Şadırvan başında beş adam;
Yeşil başlı ördekler gibi –
Beş yeşil sarıklı
Bursalı
Abdes alırken mürtesimdi.
Ve gök yine mavi, zemin yeşildi.
Nihayet devran
Yolumu Bursa’ya düşürdü.
Üç aziz bahar,
Bütün mevsimler dahil –
Üç uzun yıl,
Bursa’dan gayri cümle dünyada
Beni nâmevcut okudular.
Ve ben mektebinde okudum.
Bir rivayete göre adam oldum.
Bir rivayete göre kayboldum.
İkisi de aynı kapıya çıkar,
Mesele değil.
Mesele şu ki
Bursa eyi, Bursa güzel.
Bursa için destan yazılır,
Bursa için iğneyle kuyu kazılır;
Fakat yalan:
“Bursa’da zaman”,
Billur bir avize, gibi değil.
Değil ama,
Bir ölmemek arzusu veriyor adama.
Dünyayı bırakıp gitmek haseti,
Yaşamak hasleti,
Dünya sevgisi:
Yeşil, yeşil yeşeriyor,
Mavi, mavi gülüyor.
Ve sonra “Yeşil”in türbelerinden,
Daha çok yatsı üstleri,
Yıldızlı gecelerde –
Bir aksi cevap yükseliyor perde, perde.
Zamanı evail kokuyor burcu, burcu
Yaprak, yaprak dökülüyor,
İmkânsızlığı ve nimet bolluğu.
Korkunçtur bu saatte ezan sesleri;
Allah’la konuşur müezzinleri,
Karşılıklı salâ verilir.
Bu saatte Bursa’dan
İki eli kanda olan insan,
Koltuk değneklerini unutan,
Dost elini kaybeden ama;
Ve herkes
Kaçıp gitmelidir.
Her şeye rağmen dünyayı
Dünya bilmelidir.
Bursa eyi,Bursa güzel.
Eminim ki ben bâsübadelmevt
Orda olurdu:
Yalan yazmazsa kitap,
Yıkılmasaydı mihrap’…
M. Niyazi AKINCIOĞLU
(İnsan; Ağustos 1943)
KAYNAK:
BARTIN HALK GAZETESİ
15.01.2014 TARİHİNDE YAYINLANMIŞTIR.
BARTIN HALK.COM
http://www.bartinhalkgazetesi.com/KoseYazisi-iz-birakanlar-14-1141
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.