http://www.dostsesi.com/forum/modules.php?name=eBoards&file=viewthread&tid=160
KUŞ KANADINDAN Yazdır
Halim selim değilim, baştan kara ettiğim günler olur benim de. Sevdiğim olur dert olur halim; ezbere mecnunum bazı çöllerde. Kırılır kolum kanadım, naçar kalırım türkülerde; anasız babasız, öksüz kalırım. Yeşil kurbağalar öter yeşil göllerde, ben garip, perişan gurbet ellerde. Gurbet eller yoldur: bir ucunda tevellüdüm müjdelenir, kara haberim gelir öbür ucundan; ve her çeşme başında üçe ayrılır. Üç kardeşin en küçüğü ben avareye kervan geçmez yollar salık verilir. Gitmem demem. Böyle yazmış yazan, aklı karalı dere tepe, yokuş demem giderim. Giderim de kanlı yaşlar dökerim, akman demem, aksın varsın, silerim. Elin olsun gül memeler arası, meskenimdir benim hanlar, kahveler; olmazsa, bahçeler, bağlar benimdir. Benimdir ovalar, kartallar semti, nerde akşam orda sabah ederim. Yastıceğim taş olur, "Altım toprak, üstüm yaprak" ama gönlüm hoş olur. Rumeli'nden bir türkü çalmayagörsün hele, çıkmayagörsün Aliş Tuna Boyundan, ilk kadehte sarhoşum. İflah olmam artık, hekim kâr etmez, efkârlanır içerim, içer efkârlanırım. Komşu kızları mı, ölüm mü geçmez, neler geçmez hatırımdan, bir ben bilirim. Evvel ve ahir geçer, Yunus-u biçare, Şair Nedim, sakiya, ömrün tesellisidir; geçer, Sultan Süleyman'a kalmayan dünya. Unuturum da sonra garipliğimi, heheyyt!...derim bir, kuşlar, ağaçlar! Ve çıkarım dağlara. Nereli bu rüzgâr, bu su deli mi? İznim olmayınca yasak macera. Selamım, baş üstüne, Kavgam, dert-yaş üstüne, mazlumun âhıdır başımda esen gocunsun paşalar, beyler alimallah komam taş-taş üstüne. Ve döğünsün eller, eller; Ayvaz'ımın perçemi düşmüş sol kaş üstüne. Çok sürmez velakin bu saltanatım, tüfek icat olur, hasetinden Kır-At'ım, ben, arımdan ölürüm. Niyazi AKINCIOĞLU [tarihinde düzeltildi 12/11/2008 Saat 21:46 Yazar Rojin] ____________________ kopan bir ipe, sımsıkı bir dugum atarsanız, ipin en saglam yeri artık bu dugumdur. ama ipe her dokunusunuzda, canınızı acıtacak tek nokta yine o dugumdur." www.dostsesi.com dunyaya acilan pencereniz | ||||
| ||||
Member
Cevaplar: 180 kayıt olmuş: 6/11/2004 Durum:Çevrimdışı |
| |||
SELAM
Selamın geçiyor besbelli, yeşerdi telgraf direkleri; seneler sonrası, ormanından ayrı. Bir sevinçtir aldı kırlangıçları, rastgele öpüşüler; düşünmeden günahı, öbür dünyayı. Ben deli-divane olsam, çok mu görülür?.. Niyazi AKINCIOĞLU ____________________ kopan bir ipe, sımsıkı bir dugum atarsanız, ipin en saglam yeri artık bu dugumdur. ama ipe her dokunusunuzda, canınızı acıtacak tek nokta yine o dugumdur." www.dostsesi.com dunyaya acilan pencereniz | ||||
| ||||
Member
Cevaplar: 180 kayıt olmuş: 6/11/2004 Durum:Çevrimdışı |
| |||
YAĞMUR DUASI
Görünmez ellerin sağdığı bulut, Yağmur ki Allaha bağlanan umut; Ellerini göğe kaldır açık tut: Tarlada çamur teknede hamur Ver Allahım ver sellice yağmur! Ve bağrını toprak, avuçlarını el Açıyor göklere; yağmur tek emel. Ağlanmaz götürse yavruyu bir sel: Tarlada çamur teknede hamur Ver Allahım ver sellice yağmur! Çatlak dudaklarını ıslatmıyor kan, Toprakta yangın var, toprakta volkan. Allaha gönderilen elçi: Kurban. Tarlada çamur teknede hamur Ver Allahım ver sellice yağmur! Niyazi AKINCIOĞLU ____________________ kopan bir ipe, sımsıkı bir dugum atarsanız, ipin en saglam yeri artık bu dugumdur. ama ipe her dokunusunuzda, canınızı acıtacak tek nokta yine o dugumdur." www.dostsesi.com dunyaya acilan pencereniz | ||||
| ||||
Member
Cevaplar: 180 kayıt olmuş: 6/11/2004 Durum:Çevrimdışı |
| |||
AJANS
Radyoda bir hüzzam şarkı var dışarda sümbül havası, "halbuki şimdi uzak ufuklara kar yağıyor." Daha evvel ajans dinledik, zincirlerini şakırdatarak geçti esaret alev raylar üzerinden demir arabalarla. Toprak gebeydi, toprak çocuklar: Dostlar, kiminde orak, kiminde balta -buğday kokan avuçları kan içinde- emeklerini yığın yığın, başak başak harman yerinde bırakarak döğüşüler en ön safta. Döğüşüler ve öldüler. Sonra hürriyet -yaralı ceylanlar gibi- ve sulh -anam sütü kadar helal- yüzünde ne bir kin, ne bir infial düşü yollara. Yollar uzun, menzil ırak ayakları kanıyor, yalnayak! Bir şarkıdır bu sulh ve hürriyet dediğin ağız dolusu söylenir ufuklara karşı. Bir şarkıdır bu kalu beladan beri söylenir kurtlar dilinde, kuşlar dilinde. Ben, onunla büyüdüm onunla yürüdüm onun için büyüttüm bu boyu onun için ölebilirim. Demir bu şarkıyla dövülür Bu şarkıyla yürür gemiler ve bir temmuz öğlesinde mola verdiği zaman orakçılar bu şarkıyla ayran içer. Bu şarkıyla geçer semasından insanların boşaltıp rahmetini kümülüs bulutları. Dostlar, dostların dostları; bu babda ne söylesek az. Bir şarkıdır bu kan ve ölümle yazılmış kalplerimize, unutulmaz! Yürüyüş, 9.1.1943 NİYAZİ AKINCIOĞLU ____________________ kopan bir ipe, sımsıkı bir dugum atarsanız, ipin en saglam yeri artık bu dugumdur. ama ipe her dokunusunuzda, canınızı acıtacak tek nokta yine o dugumdur." www.dostsesi.com dunyaya acilan pencereniz | ||||
| ||||
Member
Cevaplar: 180 kayıt olmuş: 6/11/2004 Durum:Çevrimdışı |
| |||
hurriyet kasidesi
Söylesem söz olur, Söylemesem dert: Dilimin ucunda zındanlar saklı Zindanlar: Sıra sıra, Kara kara serviler ardında Hapishane yazar kapılarında. İnsanlar içindir, Ve demirdir Kapıları Gardiyan açar, gardiyan kapar. Yedi kat yerin altından Kan Ve ateşden Ve dağlarla güreşden Sonra mamul kapılar: İnsanlar içindir. Gardiyan açar, Gardiyan kapar. Ve yalnız, Elleri sabunlu İstanbullu Bir çingene izinsiz girer İzinsiz çıkar. Kan tutuyor beni, bağıracağım; Bu dağlar bizimdir alemin değil! Alnını karışlarım Dostlarım; Kardaşlarım Sizden gayrının! Ben dosta lokmamı veririm. Fakat bir gün gelirse -Ölmüş bile olsam- Südün helal olmasın anam, Bitmezsem mezarımdan, Mantar gibi, Ot gibi, Ağaç gibi, Ordulara, tanklara karşı. Şarkımız malum; (Çanakkale içinde aynalıçarşı Zındanlar; ayın altında Zındanlar; suyun üstünde; Yandan akar çeşmeleri. Öpülesi döğmeleri; İnsanlar doldurur hapishaneleri. İnsanlar: Kalebent, Boynunda lale; İnsanlar: Hürdür! M. Niyazi Akıncıoğlu [tarihinde düzeltildi 5/2/2008 Saat 22:11 Yazar asliyok] ____________________ kopan bir ipe, sımsıkı bir dugum atarsanız, ipin en saglam yeri artık bu dugumdur. ama ipe her dokunusunuzda, canınızı acıtacak tek nokta yine o dugumdur." www.dostsesi.com dunyaya acilan pencereniz | ||||
| ||||
Member
Cevaplar: 180 kayıt olmuş: 6/11/2004 Durum:Çevrimdışı |
| |||
BURSA
Adını ilk defa Yedibela Rasimin hançerinde okudum. Çocuktum. Çatal geyik boynuzu kabzasında İlk Bursalıyı tanıdım: "Bıçakçı Remzi" yazıyordu. Ve kıvrak, söğüt yaprağı çeliğinde Bir yara izi gibi kazılmışı: Bursa. Bilek olursa -Diyordu delikanlılar- Nankör değildir Bursa hançerleri. Ha!. demiye gör, dönmez geri. ülfetim böyle oldu, methini böyle duydum. Sonra büyüdüm, Kartpostallarda resmini gördüm: Gök mavi, zemin yeşildi. Bir başka resimde: Beş kurnalı şadırvan, Şadırvan başında beş adam; -Yeşil başlı ördekler gibi- Beş yeşil sarıklı Bursalı Abdes alırken mürtesimdi. Ve gök yine mavi, zemin yeşildi. Nihayet devran Yolumu Bursaya düşürdü. üç aziz bahar, -Bütün mevsimler dahil- üç uzun yıl, Bursadan gayri cümle dünyada Beni namevcut okudular. Ve ben mektebinde okudum. Bir rivayete göre adam oldum. Bir rivayete göre kayboldum. İkisi de ayni kapıya çıkar, Mesele değil. Mesele şu ki Bursa eyi, Bursa güzel. Bursa için destan yazılır, Bursa için iğneyle kuyu kazılır; Fakat yalan: "Bursa'da zaman, Billur bir avize, gibi değil. Değil ama, Bir ölmemek arzusu veriyor adama. Dünyayı bırakıp gitme haseti, Yaşamak hasleti, Dünya sevgisi; Yeşil yeşil yeşeriyor, Mavi mavi gülüyor. Ve sonra "Yeşil"in türbelerinden, -Daha çok yatsı üstleri, Yıldızlı gecelerde- Bir aksi cevap yükseliyor perde perde. Zamanı evail kokuyor burcu burcu Yaprak yaprak dökülüyor İmkansızlığı ve nimet bolluğu. Korkunçtur bu saatte ezan sesleri; Allahla konuşur müezzinleri, Karşılıklı sala verilir. Bu saatte Bursa'dan İki eli kanda olan insan, Koltuk değneklerini unutan, Dost elini kaybeden ama; Ve herkes Kaçıp gitmelidir. Her şeye rağmen dünyayı Dünyayı bilmelidir. Bursa eyi, Bursa güzel. Eminim ki ben basübadelmevt Orda olurdu: Yalan yazmasa kitap Yıkılmasaydı mihrap!.. İnsan, Ağustos-1943 ____________________ kopan bir ipe, sımsıkı bir dugum atarsanız, ipin en saglam yeri artık bu dugumdur. ama ipe her dokunusunuzda, canınızı acıtacak tek nokta yine o dugumdur." www.dostsesi.com dunyaya acilan pencereniz | ||||
| ||||
Member
Cevaplar: 180 kayıt olmuş: 6/11/2004 Durum:Çevrimdışı |
| |||
EDİRNE
Bir yerde görürsen ki; Ağır ve edalı akar dal dal söğütleri öperek samur üç belik gibi üç koldan sular; müjdeler olsun efendim: Edirne'desin. Mevsim, fasl-ı bahardır; gecedir ve mehtap vardır. Ve sen bir kavs-ı kuzahta yürür gibi Köprüler'desin. Şataraban makamından bir şarkı dudaklarında düşünür, çözemezsin: Bu naz-ı istiğna, bu avaz neden; neden yarı eğilmiş suya dallar? Öyle ferman etmiş eden kimseler bilmez. "Gönül bir top ibrişim Sarılırsa çözülmez" Burda her şey bakınır hüsnüne hayran Seyreyler cemalini eğilmiş suya mermer ihtişamında serhadd-i vatan. Aşina bir çehre sezer belki diye devr-i saltanatından Edirne; bir deste alev güldür, mahzun, yar elinden düşürülmüş şimdi suda Ve sular; şimşir kelamı dilinde destan okur- okur akar. Ve bihaber Yıldırım'da, bir evcikte -akan sudan, uçan kuşan- yeşil dut yaprağında ak bir ipekböceği, kozasını dokur dokur ölür. Uyanır veda etmiş gibi artık uykuya, konuşan bir dil olur çiler uzakta; bülbül sesi yağmur gibi Bülbül Adası'nda. Kanadı gümüşlü kuşlar geçer iki şak bölüp mehtabı; Kıyık'tan uçurulmuş. Salınır bahçeler içre kızlar ki: Nazardan kaçırılmış. Ağzında kan kırmızı bir can eriği, mehtapla beraber düşmüş gibi arza; kızlar ki güzel, dört başı mamur ve murassa. Sevdaya tutulmak bile mümkün yeni başan söylemek kolay olsa eski türkümü: "Edirne köprüsü taşan Sen çıkardın beni başan." m. niyazi akincioglu ____________________ kopan bir ipe, sımsıkı bir dugum atarsanız, ipin en saglam yeri artık bu dugumdur. ama ipe her dokunusunuzda, canınızı acıtacak tek nokta yine o dugumdur." www.dostsesi.com dunyaya acilan pencereniz | ||||
| ||||
Ziyaretçi
|
| |||
SAKLAMBAÇ
-Rıfat Ilgaz’a- Niçin düşünüyorum Saklambaç oynadığımızı; Saklambaç oynadığımız günler Çok mu geride kaldı? Özlemiş olmalıyım. Sen özlemedin mi? Saklambaç oynamak istiyorum: Çocukluğumuzdaki gibi Ve son defa... Bakalım gene bulabilecek misin? Bu sefer çitin ardında değilim, Ne de fırın içinde. Çok başka yerlere saklanacağım; Gözlerini yum çocuğum, gözlerini yum Saklanıyorum... Oldu bitti Kara kuşlar öttü!.. 27.4.1940. M. Niyazi AKINCIOĞLU, | ||||
| ||||
Ziyaretçi
|
| |||
asliyok tarafından yazılmışır.
Yazılış Tarihi: 5/2/2008 Saat 19:59 Niyazi Akıncıoğlu: (1919-1979) 1940 döneminin tanınmış şairlerindendir. İlk şiirlerini "Haykırışlar" adlı kitapta topladı. Daha sonra dönemin önemli dergilerinde şiirleri görünmeye başladı. 1950 yılında Kırklareli'nde "komünistlik" suçlamasıyla yargılandı, iki yıl tutuklu kaldı. Cezaevinden çıktıktan sonra münzevi bir yaşama yöneldi. Ancak 1970'lerde yayınladığı şiir çalışmaları ile yeniden adından söz ettirdi. Niyazi Akıncıoğlu şiirlerinde divan ve halk şiiri motiflerinden ustaca yarlanmasını bildi. Halk şiirinin söyleyiş özelliklerini ve sesini başarılı bir şekilde kullandı. Asım Bezirci onun için, "Akıncıoğlu -Nazım Hikmet'ten sonra, ama Enver Gökçe ve Ahmet Arif'ten önce- halk şiirinden yararlanan ilk toplumcu şairdir" demişir. Şair karamsarlığa yer vermeyen, gelecekten umutlu şiirler bırakmışır gelecek nesillere. alintidir |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.