ŞÜKRAN KURDAKUL

Şükran KURDAKUL'u Anmak

Kurdakul Öldü
Melih Cevdet Anday, Şükran Kurdakul'un Nisan 2004'te EVRENSEL BASIM yayınları ndan çıkan Namık Kemal' i üzerine, "Namık Kemal üstüne bugüne değin bilmediğim şeyleri gösterdi, öğretti bana," diyordu. 

BİA Haber Merkezi
16/12/2004    Bahar ARCAN

BİA (İstanbul) - 77 yaşında Çarşamba günü ölen Şair Şükran Kurdakul'un cenazesi Kızıltoprak Zühtüpaşa Camii'nde öğleyin kılınacak namazın ardından Sahrayıcedit Mezarlığı'nda toprağa veriliyor.

Yorgun Yürek 

Bir solukta yaşadım ve tükettim tümünü
Bir solukta gördüm elli üç yılda gördüğümü...
Sonunda yorgun yürek "duy..." dedi işte,
Sessiz sedasız gidilecek günü.

1982 Nevzat Ödülü sahibi bu dizelerin şairi Tuğrul Asi Balkar' ın anlatımıyla; 1927'de İstanbul'da doğdu.

İzmir Karşıyaka Lisesi'nde okurken, 1991'de Terörle Mücadele Yasası'nın kabulüyle kaldırılan Türk Ceza Yasası'nın "Komünizm propagandası"yla ilgili 142. maddesine aykırı eylemde bulunduğu savıyla birkaç ay tutuklu kaldığı için okuldan çıkarıldı.

İzmir Belediyesi'nde daktiloluk, İstanbul'da bir bankada depo ve muhasebe memurluğu yaptı. 1953 yılında ikinci kez siyasal nedenlerle tutuklandı, aklanıncaya kadar iki yıl cezaevinde kaldı.

Ataç yayınevini kurdu, yönetti. Yelken dergisini yönetti. Ataç ve Eylem dergilerini çıkardı. Türkiye Yazarlar Sendikası ikinci başkanlığı, PEN Yazarlar Derneği Başkanlığı görevlerini yaptı.Duyarlı ve söyleyiş ustalığını belli eden, kitleler önünde yüksek sesle okunmaya elverişli toplumcu gerçekçi şiirler yazdı..

Yapıtları 

Tomurcuk (1943), Zevklerin ve Hülyaların Şiirleri (1944), Giderayak (1956), Nice Kaygılardan Sonra (1963), İzmir'in İçinde Amerikan Neferi (1965), Halk Orduları (1969), Acılar Dönemi (1977), Bir Yürekten Bir Yaşamdan (1982), Ökselerin Yöresinde (1984), Ölümsüzlerle (1985), İhtiyar Yüzyıla (1997).

Melih Cevdet Anday, Şükran Kurdakul'un Nisan 2004'te EVRENSEL BASIM yayınları ndan çıkan Namık Kemal' i üzerine, "Namık Kemal üstüne bugüne değin bilmediğim şeyleri gösterdi, öğretti bana,"diyordu. (BA)




İZMİRİN İÇİNDE
AMERİKAN NEFERİ

İzmirin içinde Amerikan neferi
Nereye baksam
Cemseler mi, cipler mi, arabalar mı
Bu mu benim Güzelyalım,
Bu mu benim Karslyakam.
Bre dostlar gönlünüze sığar mı,
İzmirin içinde Amerikan neferi
Yiğit olan evinde durmaz gayri.

Bir deniz ansıyorum, bizim körfezin denizi.
Özgür alabildiğine özgür ve zeybek
Bir adam görüyorum Harmandalı
Çok adam görüyorum kavgada
Elleri yukarı, başları yukarı
Yaprak mı dökülmüş İzmirin kavağında.

İzmirin içinde Amerikan neferi
Anaa kordonda geziyor, bayrak yırtıyor.
Anaa, yargılanmıyor adam öldürdüğü halde.
Bre dostlar elimiz böğrümüzde kalıyor
Nerede redd-i ilhak, Hasan Tahsin nerede?
İzmirin içinde Amerikan neferi
Yiğit olan evinde durmaz gayri.

ŞÜKRAN KURDAKUL
Kültür/Sanat 


Şükran Kurdakul öldü
Şükran Kurdakul öldü
FOTOĞRAF:YASEMİN BAY
Şair, yazar, yayıncı Şükran Kurdakul, 77 yaşında hayata veda etti. Şiir ve öyküleri kadar edebiyat araştırmalarıyla da saygın bir isim olan Kurdakul, uzun yıllar yazar örgütlerinde yöneticilik yapmıştı

16/12/2004 (891 kişi okudu)
ALPAY KABACALI (Arşivi)
İSTANBUL - 'Şükran Kurdakul portresi'ni çizerken, onu 'Coşkunun ve inancın şairi' olarak nitelemiştim (Kültürümüzden İnsan Adaları, İst. 1995). Kurdakul'u konu alan kitabımın üst başlığı ise şöyleydi: 'Coşkunun ve direncin şairi' (TÜYAP Yayını, 2000). Şükran Kurdakul portresini tamamlamak için, onun şu özelliklerini de eklemeliyim: Önce, sorumluluk bilinci... Ve "Duygusal, coşkulu, sevecen kişiliği, coşku kıvılcımlarını izleyicilerine aktaran konuşmacılık yeteneği, o yumuşak görünüşü ardındaki inançlarından ödün vermez sertliği, o sertlik içinde -inatçı gibi görünse de- aklın, mantığın gösterdiği yolda yürümekten hiçbir zaman kaçınmayışı..." Bütün bunlar, onun yarı ömrünü kapsayan tanışıklığımızın, dostluğumuzun, uzun birlikte çalışma yıllarımızın izlenimleri...
Bunlar yalnız kişilik yapısı için, şairliği, yazarlığı için değil, bütün eylemleri için geçerli izlenimler.

İlkokuldan itibaren
1927'de İstanbul'da doğan Kurdakul'un edebiyatla ilgisi çok küçük yaşlarında başlamıştı. İlkokulun son, ilkokulun ilk sınıflarında okuyup yazıyordu. Bu dönemde yazdıkları Çocuk Sesi, Maceralar Dünyası gibi dergilerde yayımlandı. Babasını daha bir buçuk yaşına girmeden yitirmişti. Onun Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde nice savaşlara katılmış, Kurtuluş Savaşı'nda çeşitli cephelerde çarpışmış bir binbaşı olduğunu çok sonraları öğrenecekti.
Annesiyle birlikte İstanbul'dan ayrılıp İzmir'e yerleştiklerinde 14, 15 yaşlarındaydı. Hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerini Yedigün, Yarımay dergilerine gönderiyor; bunlar 'Genç İstidatlar' köşesinde yayımlanıyordu. 1943'te, 16 yaşındayken, şiirlerini 'Tomurcuk' adlı kitabında topladı. Çok geçmeden de İstanbul, Fikirler, Kovan gibi dergilerle tanıştı; hece ölçüsünü bıraktı. 17 yaşındaki bu genç şair, artık Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Muhip Dıranas çizgisindeydi. Bu geçiş dönemi ürünleri, 1944'te çıkan 'Zevklerin ve Hülyaların Şiirleri' başlıklı kitabında yer aldı. Çok geçmeden de lise öğrencisi Şükran Kurdakul, Ceza Kanunu'nun ünlü 141. maddesine aykırılık gerekçesiyle tutuklandı. Dört buçuk ay tutuklu kaldıktan sonra aklandı, ama okulla ilişkisi kesilmişti. İstanbul'a döndü annesiyle birlikte. 'Beyaz Yakalılar' adlı hikâye kitabında anlatacağı küçük memurluklarda çalıştı. Bir yandan da 'Yeryüzü' ve 'Beraber' dergilerinin yönetimine katılıyordu. 1951'de Yeryüzü'nde çıkan 'Milli Kurtuluş Şarkısı' başlıklı şiirinden dolayı, 142. maddeye aykırılık gerekçesiyle yargılanıp aklandı. Bu yıllarda Nâzım Hikmet etkisindeydi.
1953'te bir kez daha tutuklandı. 68 gün hücre hapsi, toplam iki yıl tutukluluk. Sonuç yine aklanma... Hapishanede şiiriyle 'hesaplaştı'; kendi sesini bulma çabası içine girdi. Gerçekten de, 1956'da yayımlanan üçüncü kitabı 'Giderayak', artık etkilerden uzaklaşmış bir şairin ürünüydü. Yine 142. madde... Kitap toplandıysa da, zamanaşımı süresi içinde açılmadığından, dava düştü. Bu sıralarda gazete ve yayınevlerinde düzeltmenlik yaparak yaşamını kazanıyordu. Bir ara Yelken dergisini yönetti. Ardından Ataç Kitabevi'ni kurdu, kitap yayıncılığına girişti.

TİP ve dergi yılları
27 Mayıs'tan sonra, 1961 Anayasası'nın güvencesine sığınarak yayıncılığa hız verdi; 1962'de Ataç, 1964'te Eylem dergisini yayımladı. Bu dergilerde ve Ataç Kitabevi yayınları arasında genişçe bir edebiyat ve düşün yelpazesinin ürünleri yer aldı. Aynı zamanda Türkiye İşçi Partisi'nin 'aktif' üyesiydi. Genel Yönetim Kurulu ve Merkez Komitesi üyeliklerine seçilmişti; haftada iki kez Balıkesir'e giderek TİP'in Balıkesir İl Başkanlığı'nı yürütüyordu. Toplumsal hareketliliğin oldukça yoğunlaştığı bu dönemde 'İzmir'in İçinde Amerikan Neferi' (1966) ve 'Halk Orduları' (1969) şiir kitapları yayımlandı. Bu kitaplarda, kendi deyişiyle, 'ilk okunuşta algılanmasını istediği şiirler' yer alıyordu. Alanlarda da okunan, kitleleri coşturan... 'Halk Orduları' da yargılanmaktan kurtulamadı. Af yasası çıkmasaydı, Kurdakul bir yıl daha yatacaktı hapishanede...
1969 seçimlerinden sonra 'politika yaşamı'na son verdi. 12 Mart döneminde 'Şairler ve Yazarlar Sözlüğü'nü hazırladı; birkaç yıl sonra 'Çağdaş Türk Edebiyatı-Meşrutiyet Dönemi' adlı kitabı yayımlandı. 12 Eylül döneminde de bunun 'Cumhuriyet Dönemi'ni kapsayan ikinci cildi üzerinde çalışacaktı. Edebiyatın toplumla ve yaşamla iç içe yeşerip geliştiğini, evrildiğini ortaya koyan, edebiyat tarihimizle ilgili derli toplu, sağlıklı bilgiler edinilmesini sağlayan ve edebiyatımızı yeni bir prizmadan yansıtan bu çalışma yankılar uyandırdı.
Yine o sıralarda, şiiriyle 'büyük hesaplaşma'ya girişti. Şöyle anlatıyordu: "Öncelikle şiirin toplumsal görevle aşırı sınırlandırılmaması kaygısını duydum. İşte o zaman, bir-iki yıl şiir yazmayı bırakıp öykü yazdım. Böylelikle toplumsal 'müdahale' desteğini biraz azalttığımı sanıyorum. Yani şiirde öykü yapmayayım, salt şiirin kendisini arayayım, dedim. Ama toplumsal temalar gene verilsin..."

Olgunluk dönemi
Artık Şükran Kurdakul'un 'olgunluk dönemi yapıtları' diyebileceğimiz şiir kitapları birbiri ardınca yayımlanıyordu: 'Acılar Dönemi' (1977), 'Bir Yürekten Bir Yaşamdan' (1982), 'Ökselerin Yöresinde' (1984), 'Ölümsüzlerle' (1985), 'İhtiyar Yüzyıla' (1997)...
Şükran Kurdakul şiiri üzerine çok şeyler yazıldı, daha da yazılacak... Bugün için dilsel ve içsel değerlendirmeleri bir yana bırakarak, bu şiirin, yazının başında çizdiğim Şükran Kurdakul portresindeki temel özellikleri taşıdığını öne süreceğim: Coşku, inanç, direnç (sabır), sevecenlik, inançlarından ödün vermezlik, bilinç... En çok da bağımsızlık bilinci...
Bu bağımsızlık bilinci, onda sorumluluk duygusuyla birleşir. Bütün eylemlerinde, özellikle de yazar örgütlerindeki -çok yakından tanığı olduğum- çalışmalarında bu bilinç ve bu duygu egemendir.
Şükran Kurdakul'un deyişiyle, 'tarihsel işlev hükümlülüğü'dür bu çalışmalar, bu eylemler...
Kurdakul 1961'de Türk Edebiyatçılar Birliği Yönetim Kurulu üyeliğine seçilmiş, daha sonra iki dönem genel sekreterlik yapmıştı. 141-142. maddelerin kalkması için ilk bildiriyi yayımlayan, ilk yürüyüşü düzenleyen bu kuruluş içerisinde özveriyle çalışmıştı. 1977'den sonra T. Yazarlar Sendikası'nın yönetim kurulunda birlikte çalıştık, sendika davasında birlikte yargılandık. 1991-1997'de PEN Yazarlar Derneği Yönetim Kurulu'nda yine birlikteydik; PEN başkanlığını ondan devraldım. Özellikle bu son dönemde yaşadıklarımız ve oldukça içtenlikli ağabey-kardeş ilişkisine dönüşen yakınlığımızı günün birinde ayrıca yazmam gerekiyor.
Evet, edebiyatımız değerli bir şairini, Türkiye bir ömür boyu özveride bulunmuş yiğit bir aydınını yitirdi. Ben ayrıca, çok çok yakınım olan bir ağabeyi yitirdim.
Anısı önünde saygıyla eğiliyorum.
Diyorum
Durdum baktım, içlenmekse herkesler içleniyor
Durdum baktım, herkes ince, herkes kırık
Nöbet gecelerinde saatler sabahlamak bilmiyor
Ampul sönük, yürek garip, tavan basık
Beri yanda bir sıra iplik çıkar
Bir sıra iplik girer
Beri yanda ayakta durmamak ister artık
Bütün tezgâh başındakiler.

Durdum baktım, içlenmekse herkesler içleniyor
Bir diyorum, göz kapaklarına yazık
Bir diyorum diz kapaklarına
Düşüversem evimin sokaklarına bir
Bir diyorum Asiyemin sıtma iğnesi
Bir diyorum yoksulluğun buncası
Bir diyorum onca dokumanın parası
Elimize binde kaçı verilir

Durdum baktım, içlenmekse herkesler içleniyor
Ampul sönük, yürek garip, tavan basık
Hikâyeler gazetede aynen devam ediyor
Dinmemiş göz yaşları Ferdane teyzenin
Postacının çantasına merak boşuna
Radyolara boşuna kulak veriyor
Bir diyorum, göz kapaklarına yazık
Bir diyorum Asiyemin sıtma iğnesi
Bir diyorum yoksulluğun buncası
Diyorum yetmeli artık. 
'Kurdakul özlemle anılacak'
Metin Celâl: Hem şair hem de araştırmacı olarak Türkiye'nin önemli temel taşlarından biriydi. Türk edebiyat tarihi üzerine yaptığı çalışmaları dikkate değerdir. Ayrıca yazarların örgütlenmesi ve haklarını kazanması konusunda öncü olmuştur. Kendisini özlemle anacağız.
Sennur Sezer: Şükran Kurdakul toplumcu edebiyatta bence sevecen bir edayla söylediği şiirlerle yer etti. Onun şiirinde dönüp dönüp anımsanan gittikçe güçlenen haklı bir öfke vardır. Benim için onun en unutulmaz şiirlerinden biri bir dokumacının makine başındaki duygularını anlatan, grev konusundaki ikircimini makine sesleriyle vurgulayan şiiridir. Öykülerinde de benzer bir çizgi sevecen bir dünyaya bakış ve bir anlamda bir çocuğun haklı istekleri vardır.
Pınar Kür: Çok üzüldüm. İyi bir dostumdu. Türk edebiyatında önemli bir yeri vardı. Başımız sağ olsun.
Ahmet Ümit: Büyük kayıp. Bir kuşak böyle gidiyor. Acı olan şu galiba, o giden kuşağın mirasından ne kadar yaralanabiliyoruz bilmiyorum. Bu nedenle bu daha da büyük bir kayıp.
Süreyya Berfe: Şükran abinin, Türk edebiyatına yaptığı hizmetler kolay kolay unutulacak gibi değil: Ataç Kitabevi, Ataç dergisi, Eylem dergisi başta olmak üzere yazılarıyla, incelemeleriyle büyük hizmetler yapmıştır. Avşar Timuçin, Eray Canberk, Ömür Candaş ve hepimizin üzerinde emeği vardır. Şairliği hakkında pek parlak şeyler söyleyemeyeceğim, ama iyi bir edebiyat adamıydı. Umarım yeni kuşaklardan da bir Şükran Kurdakul çıkar.
Dinçer Sezgin: Şükran ağabey, şiire başladığı günden itibaren sol düşüncenin kalemi olmaya özen göstermiştir.
'Mesajımızı halka iletmek zorundayız.
Halkın bu mesajı çok çabuk yakalayacağı somut bir dil kullanmak gerekir. Mesajı halka ulaşmayan eser, sanat eseri değildir'; Şükran ağabey, bu görüşünü hemen her toplantıda değişik biçimlerde ifade ederdi. Yalnızca şiirleriyle değil, her dalda verdiği eserlerle kendinden sonrakilere örnek olmuş bir insandı. Türk şiirinin yorulmayan bir emekçisi ve bekçisiydi. Gerçek bir ağabeyimi yitirmiş kadar üzüntülüyüm


*

Ölüm Tarihi: 15 Aralık 2004
Kabri; İstanbul'da-Sahrayı Cedid Mezarlğı'ndadır.

KAYNAK


Bendim

Dalgalanmış deniz bendim kendi içimde
Sonra yorgun düşmüş denizlere dönüşen
Ormandım,
Ağaçlarım düş ağaçlarından sıktı.
Tan yeriydim
Göğsüm bağrım payını aldı güneşten
Yanım yörem aydınlığa çıktı.
Gece de bendim
Uzak uzak yıldızları getiren
Su da bendim tarlanızda
Elinizin altında kitaptım
Penceredeydim odanızda
Kurşun geçmez dizeler çiçeği
Özgürlüğüm benim
Canımın saksılarında büyüdü
Ayıplara gömülen çağınızda
Şükran Kurdakul


.

''Şiir yazmaya çok erken yaşta başlayan şairin ilk şiirleri 15 yaşındayken Yedigün dergisinde, Faruk Nafiz Çamlıbel’in yönettiği genç şairler köşesinde ve Yarım Ay, Fikirler dergilerinde yayınlandı. 16 yaşında bir lise öğrencisiyken Tomurcuk adlı ilk şiir kitabı yayınlandı. Ardından çeşitli dergi ve gazetelerde çıkan şiir, yazı ve öyküleriyle adını duyuran Yurdakul toplumcu gerçekçi edebiyatın önde gelen temsilcilerinden biri oldu.
Şiirlerinin yanısıra öykü, deneme ve inceleme türünde de eserleri bulunan Şükran Yurdakul, 15 Aralık 2004 tarihinde İstanbul'da yaşama veda etti ve kabri Sahrayıcedit Mezarlığı'ndadır..
BAZI ESERLERİ: Şiir: Tomurcuk (1943) Zevklerin ve Hülyaların Şiirleri (1944) Giderayak (1956) Nice Kaygılardan Sonra (1963) İzmir’in İçinde Amerikan Neferi (1965) Halk Orduları (1969) Acılar Dönemi (1977) Bir Yürekten Bir Yaşamdan (1982) Ökselerin Yöresinde (1984) Ölümsüzlerle (1985) İhtiyar Yüzyıla (1997) Öykü: Tanığın Biri (1970) Beyaz Yakalılar (1972) Kurtuluştan Sonra (1973) Onların Çocukları (1975) Öyküler (1987) Oyun: Zindandaki Şair (1990) Deneme / araştırma: Çağdaş Türk Edebiyatı (4 Cilt) Şairler ve Yazarlar Sözlüğü 1971 Namık Kemal (1977) Şairce Düşünmek (1990) Anı / Mektup Nâzım’ın Bilinmeyen Mektupları (1986) Cezaevinden Babıâli’ye Babıâli’den TİP’e (2003) Derleme: İçe Kapanış, Charles Baudelaire (1959) Toplum İçin Şiirler (1966, Ö. Candaş ile) Sosyalist Açıdan Türk-İş Yargılanıyor (1976, Ş. Yıldız ile) Nâzım’dan Armağan (1990, K. Coşkun ve Ö. Yağcı ile) ÖDÜLLERİ: 1983 - Nevzat Üstün Şiir Ödülü (Bir Yürekten Bir Yaşamdan) 1998 - Filistin Yazarlar Birliği Barış Ödülü 1999 - Makedonya Yazarlar Birliği Edebiyat Yasası Ödülü 2002 - PEN Yazarlar Derneği Dünya Şiir Günü "2002 Şiir Büyük Ödülü"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.