Niyazi AKINCIOÐLU (1919-01.02.1979)
ÖLÜMÜNÜN 27. YILINDA AKINCIOÐLU VE ACIANILAR/Feyzullah AKTAN
Kýrklý yýllarýn ünlü þairi M.Niyazi Akýncýoðlu ile
Kýrklareli Cezaevinde tanýþtým.
Ayný ilde (o Kýrklarelide, ben Lüleburgazda)
yaþýyorduk ama birbirimizi tanýmýyorduk. Ne zaman ki
birileri kendilerine ikbal kaynatmak üzere cadý kazaný
kurup altýný günahlarý ile tutuþturdular ne zaman ki
hasým saydýklarýný toplayýp toplayýp o kazana
doldurmaya baþladýlar.. iþte o zaman.. iþte o cadý
kazanýnýn içinde þair avukat Muharrem Niyazi
Akýncýoðlu ile gazeteci Feyzullah Aktanýn kader
yollarý kesiþti
Her ikisinin adlarý, artýk tarihe gömülmüþ olan Türk
Ceza Yasasýnýn ünlü 141. maddesinin sanýklarý olarak,
Kýrklareli Aðýr Ceza Mahkemesinin 1953/102 Esas No.lu
dosyasýnda buluþturuldu.
Ahlâkdýþý yöntemlerle kurulan cadý kazaný, sonunda
Adaletin yumruðu ile devrildi
Aklandýk!
Ama, Akýncýoðlu ömrünün en güzel ve en verimli
yaklaþýk iki yýlýný ben ikibuçuk yýlýmý Kýrklareli
Cezaevinin o karanlýk ve soðuk taþ duvarlarý arasýna
gömmüþ olduk
* * *
Sadece bu kadar mý?...
Yaþam çizgimiz, rotamýz deðiþti!
Kýrýldýk!
Güven kaybýna uðradýk!
Beklemediðimiz ve asla hak etmediðimiz bu ahlaksýz ve
kural dýþý darbe karþýsýnda nutkumuz tutuldu
Ürktük!
Genç yaþýna karþýn Kýrklý yýllarýn en ünlü þairleri
arasýna giren; adý Nazým Hikmetlerle, Orhan Þaik
Gökyaylarla, Attila Ýlhanlarla, Nihal Atsýzlarla,
Faruk Nafizlerle birlikte anýlan.. þiire yeni bir
tat, yeni bir hava getirdiði kabul edilen Niyazi
Akýncýoðlu birden sustu
Selamýn geçiyor besbelli,
yeþerdi telgraf direkleri.
dizelerinin þairi.. Edirne için, Bursa için en güzel
þiirleri yazan þair Akýncýoðlu, cezaevinden çýktýktan
sonra kabuðuna daha doðrusu avukatlýk yazýhanesine-
çekilip:
Ekmek parasý bu,
Avukatlýk ediyoruz iþte
demek mertebesine indi.
Yýllar sonra bir gün Kýrklareline yolum düþünce,
Hükümet ve Adliye Alanýna bakan yazýhanesinde
kendisini ziyaret ettim.
Beni görünce sevindi. Ama, gözleri ile etrafý kolaçan
ettiðini de gördüm. Kötü ruhlar binbir numaralý
ajanlar gözlüyor olabilir miydi acaba?.. Ve bir gün
uyduruk dosyalarla yeniden mapushane yolu görünür
müydü?..
Ürktük dedim ya
Bir daha uðramadým Akýncýoðluna.
Ve 01 Þubat 19179 tarihinde kaybettik onu.
Mezarý aydýnlýk olsun!
* * *
Ölümünün 27.yýlýnda Niyazi Akýncýoðlunu anarken içim
yeniden yandý. Kýrklareli Cezaevini.. bitmez tükenmez
duruþmalarý.. sorgularý.. cezaevi içindeki
dostluklarý, düþmanlýklarý yeniden yaþadým.
Ýçim karardý.
Keþke þair M.Niyazi Akýncýoðlu ile Kýrklareli
Cezaevinde deðil de daha deðiþik, özgür ve güzel bir
ortamda tanýþsa idik
Kendimi, 53 yýl gerilerde kalmýþ o sýkýntýlý günlerden
kurtarýp þairin doyumsuz þiirlerine dönmek istiyorum.
En baþta Edirne þiiri
EDÝRNE
Bir yerde görürsen ki;
Aðýr ve edalý akar
dal dal söðütleri öperek
samur üç belik gibi
üç koldan sular;
müjdeler olsun efendim:
Edirne'desin.
Mevsim, fasl-ý bahardýr;
gecedir ve mehtap vardýr.
Ve sen
bir kavs-ý kuzahta yürür gibi
köprülerdesin.
Þataraban makamýndan bir þarký dudaklarýnda
düþünür, çözemezsin:
Bu nâz-ý istiðna, bu avaz neden;
neden yarý eðilmiþ suya dallar?
Öyle ferman etmiþ eden
kimseler bilmez.
"Gönül bir top ibriþim
Sarýlýrsa çözülmez"
Burda her þey,
bakýnýr hüsnüne hayran.
Seyreyler cemâlini eðilmiþ suya
mermer ihtiþamýnda serhad-di vatan.
Aþinâ bir çehre sezer belki diye
devr-i saltanatýndan Edirne;
bir deste alev güldür, mahzun;
yâr elinden düþürülmüþ þimdi suda.
Ve sular;
þimþir kelâmý dilinde
destan okur, okur akar.
Ve bihaber, Yýldýrým'da, bir evcikte
-akan sudan, uçan kuþtan-
yeþil dut yapraðýnda
ak bir ipekböceði,
kozasýný dokur dokur ölür.
Uyanýr veda etmiþ gibi artýk uykuya,
konuþan bir dil olur
çiler uzakta;
bülbül sesi yaðmur gibi
Bülbül Adasý'nda.
Kanadý gümüþlü kuþlar geçer
iki aþk bölüp mehtabý;
Kýyýk'tan uçurulmuþ
Salýnýr bahçeler içre kýzlar ki,
nazardan kaçýrýlmýþ.
Aðzýnda kan kýrmýzý bir can eriði,
mehtapla beraber düþmüþ gibi arza;
kýzlar ki güzel,
dört baþý mâmur ve murassa.
Sevdaya tutulmak bile mümkün
yeni baþtan.
Neden yarý eðilmiþ suya dallar?
Öyle ferman etmiþ eden.
Söylemek kolay olsa eski türküsünü:
Edirne köprüsü taþtan
sen çýkardýn beni baþtan.
Ayýrdýn anamdan, hem kardaþtan.
Pýnar, 1.9.1945
SELAM
Selamýn geçiyor besbelli,
yeþerdi telgraf direkleri;
seneler sonrasý, ormanýndan ayrý.
Bir sevinçtir aldý kýrlangýçlarý,
rastgele öpüþtüler;
düþünmeden günahý, öbür dünyayý.
Ben deli-divane olsam,
çok mu görülür?..
SIR
Yerin kulaðý var
Çiçeðin yok
Dost, Ocak 1959
http://www.penceredergisi.com/kose/serkenar_32.htm
ÖLÜMÜNÜN 27. YILINDA AKINCIOÐLU VE ACIANILAR/Feyzullah AKTAN
Kýrklý yýllarýn ünlü þairi M.Niyazi Akýncýoðlu ile
Kýrklareli Cezaevinde tanýþtým.
Ayný ilde (o Kýrklarelide, ben Lüleburgazda)
yaþýyorduk ama birbirimizi tanýmýyorduk. Ne zaman ki
birileri kendilerine ikbal kaynatmak üzere cadý kazaný
kurup altýný günahlarý ile tutuþturdular ne zaman ki
hasým saydýklarýný toplayýp toplayýp o kazana
doldurmaya baþladýlar.. iþte o zaman.. iþte o cadý
kazanýnýn içinde þair avukat Muharrem Niyazi
Akýncýoðlu ile gazeteci Feyzullah Aktanýn kader
yollarý kesiþti
Her ikisinin adlarý, artýk tarihe gömülmüþ olan Türk
Ceza Yasasýnýn ünlü 141. maddesinin sanýklarý olarak,
Kýrklareli Aðýr Ceza Mahkemesinin 1953/102 Esas No.lu
dosyasýnda buluþturuldu.
Ahlâkdýþý yöntemlerle kurulan cadý kazaný, sonunda
Adaletin yumruðu ile devrildi
Aklandýk!
Ama, Akýncýoðlu ömrünün en güzel ve en verimli
yaklaþýk iki yýlýný ben ikibuçuk yýlýmý Kýrklareli
Cezaevinin o karanlýk ve soðuk taþ duvarlarý arasýna
gömmüþ olduk
* * *
Sadece bu kadar mý?...
Yaþam çizgimiz, rotamýz deðiþti!
Kýrýldýk!
Güven kaybýna uðradýk!
Beklemediðimiz ve asla hak etmediðimiz bu ahlaksýz ve
kural dýþý darbe karþýsýnda nutkumuz tutuldu
Ürktük!
Genç yaþýna karþýn Kýrklý yýllarýn en ünlü þairleri
arasýna giren; adý Nazým Hikmetlerle, Orhan Þaik
Gökyaylarla, Attila Ýlhanlarla, Nihal Atsýzlarla,
Faruk Nafizlerle birlikte anýlan.. þiire yeni bir
tat, yeni bir hava getirdiði kabul edilen Niyazi
Akýncýoðlu birden sustu
Selamýn geçiyor besbelli,
yeþerdi telgraf direkleri.
dizelerinin þairi.. Edirne için, Bursa için en güzel
þiirleri yazan þair Akýncýoðlu, cezaevinden çýktýktan
sonra kabuðuna daha doðrusu avukatlýk yazýhanesine-
çekilip:
Ekmek parasý bu,
Avukatlýk ediyoruz iþte
demek mertebesine indi.
Yýllar sonra bir gün Kýrklareline yolum düþünce,
Hükümet ve Adliye Alanýna bakan yazýhanesinde
kendisini ziyaret ettim.
Beni görünce sevindi. Ama, gözleri ile etrafý kolaçan
ettiðini de gördüm. Kötü ruhlar binbir numaralý
ajanlar gözlüyor olabilir miydi acaba?.. Ve bir gün
uyduruk dosyalarla yeniden mapushane yolu görünür
müydü?..
Ürktük dedim ya
Bir daha uðramadým Akýncýoðluna.
Ve 01 Þubat 19179 tarihinde kaybettik onu.
Mezarý aydýnlýk olsun!
* * *
Ölümünün 27.yýlýnda Niyazi Akýncýoðlunu anarken içim
yeniden yandý. Kýrklareli Cezaevini.. bitmez tükenmez
duruþmalarý.. sorgularý.. cezaevi içindeki
dostluklarý, düþmanlýklarý yeniden yaþadým.
Ýçim karardý.
Keþke þair M.Niyazi Akýncýoðlu ile Kýrklareli
Cezaevinde deðil de daha deðiþik, özgür ve güzel bir
ortamda tanýþsa idik
Kendimi, 53 yýl gerilerde kalmýþ o sýkýntýlý günlerden
kurtarýp þairin doyumsuz þiirlerine dönmek istiyorum.
En baþta Edirne þiiri
EDÝRNE
Bir yerde görürsen ki;
Aðýr ve edalý akar
dal dal söðütleri öperek
samur üç belik gibi
üç koldan sular;
müjdeler olsun efendim:
Edirne'desin.
Mevsim, fasl-ý bahardýr;
gecedir ve mehtap vardýr.
Ve sen
bir kavs-ý kuzahta yürür gibi
köprülerdesin.
Þataraban makamýndan bir þarký dudaklarýnda
düþünür, çözemezsin:
Bu nâz-ý istiðna, bu avaz neden;
neden yarý eðilmiþ suya dallar?
Öyle ferman etmiþ eden
kimseler bilmez.
"Gönül bir top ibriþim
Sarýlýrsa çözülmez"
Burda her þey,
bakýnýr hüsnüne hayran.
Seyreyler cemâlini eðilmiþ suya
mermer ihtiþamýnda serhad-di vatan.
Aþinâ bir çehre sezer belki diye
devr-i saltanatýndan Edirne;
bir deste alev güldür, mahzun;
yâr elinden düþürülmüþ þimdi suda.
Ve sular;
þimþir kelâmý dilinde
destan okur, okur akar.
Ve bihaber, Yýldýrým'da, bir evcikte
-akan sudan, uçan kuþtan-
yeþil dut yapraðýnda
ak bir ipekböceði,
kozasýný dokur dokur ölür.
Uyanýr veda etmiþ gibi artýk uykuya,
konuþan bir dil olur
çiler uzakta;
bülbül sesi yaðmur gibi
Bülbül Adasý'nda.
Kanadý gümüþlü kuþlar geçer
iki aþk bölüp mehtabý;
Kýyýk'tan uçurulmuþ
Salýnýr bahçeler içre kýzlar ki,
nazardan kaçýrýlmýþ.
Aðzýnda kan kýrmýzý bir can eriði,
mehtapla beraber düþmüþ gibi arza;
kýzlar ki güzel,
dört baþý mâmur ve murassa.
Sevdaya tutulmak bile mümkün
yeni baþtan.
Neden yarý eðilmiþ suya dallar?
Öyle ferman etmiþ eden.
Söylemek kolay olsa eski türküsünü:
Edirne köprüsü taþtan
sen çýkardýn beni baþtan.
Ayýrdýn anamdan, hem kardaþtan.
Pýnar, 1.9.1945
SELAM
Selamýn geçiyor besbelli,
yeþerdi telgraf direkleri;
seneler sonrasý, ormanýndan ayrý.
Bir sevinçtir aldý kýrlangýçlarý,
rastgele öpüþtüler;
düþünmeden günahý, öbür dünyayý.
Ben deli-divane olsam,
çok mu görülür?..
SIR
Yerin kulaðý var
Çiçeðin yok
Dost, Ocak 1959
http://www.penceredergisi.com/kose/serkenar_32.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.